Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Sözünün eri ve dosdoğru olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salat ve selam olsun. Allahım senin bize öğrettiklerinden başka bir ilmimiz yoktur. Şüphesiz ki sen alim ve hakimsin. Allahım bize fayda verecek ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanabilmeyi nasip et. İlmimizi arttır, hakkı hak olarak göster ve ona itaat etmekle rızıklandır, batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla bizi rızıklandır. Bizi, sözü işitip güzel bir şekilde itaat edenlerden eyle, rahmetinle bizi salih kullarınla beraber cennetine koy.
Mümin kardeşlerim, Allah Azze ve Celle Nas Suresinde şöyle buyuruyor:
﴾ قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) إِلَهِ النَّاسِ (3) مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ (4) الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6) ﴿
“De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!”
[ Nas Suresi ]
Rab mürebbidir, terbiye eden, yetiştirendir. Rab genişletendir. Mürebbi olan yani yetiştiren, kişinin tüm ihtiyaçlarını karşılar, onu eğitir ve halden hale sokar. Allah’ın insana en yakın isimlerinden biri alemlerin Rabbidir. O (c.c.) terbiye edendir, hem bedenini, hem de ruhunu terbiye eder, seni genişliği gökler ve yerler kadar olan cennete hazırlar.
Mürebbi olan Allahın ödülleri de vardır cezaları da vardır. Bunun delilini bir hikaye ile anlatalım: Bir yolda üç çocuk sigara içiyor. Birinin babası yanlarından geçiyor, bu babanın o andaki duyguları had safhadadır. İkinci çocuk bu adamın yeğenidir. Üçüncüsünü ise tanımıyordur. Bu adam büyük ihtimalle oğlunu en ağır şekilde cezalandırır ve oğlu acı çeker, adam ona adeta öfkesini kusar. Yeğenini azarlar, diğerine de evine git der.
İşte en büyük tepki oğluna yönelik iken, ondan daha az derecede yeğenine kızar. Üçüncüsü ile ise tek kelime konuşmaz. Mürebbi olan bedene yükselir ve ruhu terbiye eder. Onu farklı hallere sokar ki onu cennete hazırlayabilsin.
Allah Teâlâ’nın kullarına yönelttiği ama kullarının bundan çok hoşlanmadığı şeyler aslında bir eğitimin parçasıdır. Şirk koşan insanı eğitir, kendine aşırı güveneni, Allah’tan başkasına yöneleni, haram para yiyeni, kendisine helal olmayana bakanı eğitir Allah Azze ve Celle… Zira O (c.c) mürebbidir, terbiye edendir.
﴾ فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ (147) ﴿
“Eğer seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir; bununla birlikte O’nun suçlu topluluğa vereceği ceza da geri çevrilemez.”
[ Enam Suresi: 147 ]
Mesela; Ölümcül hastalığı olan bir çocuk var, babası bu hastalığı biliyor ama annesinin sinirsel olarak etkilenmesinden korkuyor ve bu hastalığı hanımına söylemiyor. Ama diyor ki: “şu yemekleri çoğuca yedirme sakın.” Babanın yokluğunda çocuk annesinden o yemeği istiyor ve kadın da izin veriyor. Durumu bilmeyen izin verirken durumu bilen yasaklıyor. Eğer baba hanımına bu hastalığı haber verseydi, ne yaparsa yapsın o da bunu oğluna yasaklar, vermezdi.
Eğer bu yasağın hikmetini bilseydi kesinlikle o da karşı dururdu. Ama bilmiyorsa daha esnek davranır. Rabbimiz Azze ve Celle çok merhametlidir. Öyle merhametlidir ki bazen sana zarar verecek bir şey verir, bilinmeyen bir merhamet vardır orada. Burada da bilgisiz bir anne var ve oğlu ondan talepte bulunuyor ama oğlu bağırsak iltihabı geçiren bir hasta, doktor ona sütlü ve nişastalı gıdaları yasaklamış. Çocuğun böyle bir yemeği canı çok çektiği için annesi de ona bunu veriyor. Bu anne aslında cehaletle birlikte bir merhamet sergiliyor. Babasının doktor olduğunu varsayarsak o zaman baba bilgili bir şekilde merhamet uygulayacaktı. Rabbimiz en üst seviyede merhametli ve her şeyi bilendir. Bu yüzden ona ortak koşan, yoldan çıkan, ayağı kayan, günah işleyen, kendini beğenip kibirlenen herkese bazı sıkıntılar verir. Sonra da onu iyileştirecek, kulluğunda doğru davranabileceği çareler sunar. Bunun manası budur. De ki, insanların Rabbine sığınırım. Ancak insan olan eğitimcinin bir mülkiyeti yoktur ama Allah Azze ve Celle her şeyin sahibidir. Zira O (c.c.) buyuruyor ki:
﴾ قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) إِلَهِ النَّاسِ (3) ﴿
“De ki, insanların Rabbine, insanların sahibine, insanların ilahına sığınırım.”
O insanların hükümdar olan ilahıdır. Sen bir çocuğun babasısın ve onun perçeminin (varlığının) sahibisin ama güneş senin elinde değil, ay senin elinde değil. Çin’de bir sel oldu ve şu an Çin’in üçte biri kadar alan sular altında kalabilir. Her şey mahvolur. Çin’de mürebbiler, eğitimciler olduğunu farz edelim, ama yağmur onların elinde değil ki… Ama Rabbimiz (c.c.) her şeyin malikidir, yöneticisidir. Evrende var olan her şey, O yönetir, kainattaki her şeyin sahibidir. Sen bir evin sahibisin, istimlak kararı çıkıyor ve evini kaybediyorsun. Sahipsin ama evin kaderi senin elinde değil. Kişi bir ev kiralar ve onun kullanım hakkını elde eder ama ona tamamen sahip olmuş olmaz. Yeni bir kiralama kararı çıkınca onu o evden çıkarırlar. Bazen de kişi evin sahibidir ama onu kullanmaz. Aylık yüz liraya kiraya verir ve evin değeri yirmi milyondur. İnsan bir şeyin kendisine sahip olur ama kullanım hakkı yoktur, bazen de kullanım hakkını alır ama onun asıl sahibi değildir. Bazen de her ikisine de sahip olur ama asla sahip olduğu şeyin kaderi onun elinde değildir. Allah Azze ve Celle’nin sahipliği ise hem yaratma hem tasarruf hem de kader yani son ile ilgilidir. İşte bu en üst düzey sahip olma şeklidir.
Bir askeri uçak fabrikası bin tane uçak yapıp sattı. Fabrika yaptı ama uçaklar başka ülkelerin elinde, onlarla savaşıyor, barış yapıyor, başka bir ülkeye saldırıyorlar. Fabrika diyor ki, onları ben yaptım, sattım ama onlara artık sahip değilim. Allah Azze ve Celle hem yaratarak, hem tasarrufta bulunarak, hem de yarattığı şeyin kaderini belirleyerek ona sahiptir.
“insanların ilahına sığınırım.”
Galaksilerin hareketleri Allah’ın elinde, O’nun kudretindedir. İşte rab de, malik de, ilah da O’dur. Hastalıkların tehlikelerinden ona sığın, vesveselerin şerrinden O’na sığın. Her insana emirler veren bir meleği ve şeytanı vardır. Melek ona iyiliği, şeytan ise kötülüğü ilham eder. İnsan ise özgürdür. Dilediğini seçer. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ (42) ﴿
“Şüphesiz, sapmışlardan sana uyacak isyankârlar dışında kullarım üzerinde senin hâkimiyetin olmayacaktır.”
[ Hicr Suresi: 42 ]
﴾ وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِي عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ إِلَّا أَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنْفُسَكُمْ مَا أَنَا بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِ مِنْ قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (22) ﴿
“Allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: “Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. Aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda bulunmaktan ibaretti; siz de benim çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben daha önce, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.” Doğrusu zalimler için elem verici bir azap vardır.”
[ İbrahim Suresi: 22 ]
Fakat sen ey insan, senin elinde tesirli bir silahın var:
﴾ قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) إِلَهِ النَّاسِ (3) مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ (4) الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6) ﴿
“De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!”
[ Nas Suresi ]
Sadece Allah’a sığındığın için şeytan yok olur. İki kişinin birbirine sövdüğü günler olur, “Allah” de, şeytan kaçar. Sen ona sahip değilsin ama Allah’a sığındığın anda şeytan yok olur. Çünkü şerrin temelinde düşünce vardır. Temeli vesvesedir. Suç işleyenler, iki ay önce birisi hanımını tarlaya götürdü, öyle görünüyor ki orada onu fena halde dövdü. Bu duruma kardeşinin karısı güldü. Adam o kadının başını kesti. Sora oğlu ağlayınca onu da kesti. Bir insanın iki kişinin kafasını kesmesi makul bir şey mi? Güldüğü için bunu yapıyor, bu suçun açıklaması ne?
Kafasının içinde o gülüyor onu öldür diyen bir vesvese var. Suçların, aptallıkların büyük çoğunluğu beş çocuğu olan bir adamın boş bir sebepten dolayı eşini boşaması, hepsi o sinsi vesveselerdir. İki ortak arasında basit bir anlaşmazlık olur, biri der ki ortaklığını bitir, işte bu da bir vesvesedir. Bu sebeple nice iş ilişkileri, nice aile ilişkileri bozulur. Akrabalar otuz yıldır birbirleriyle kavga ederler. Yine o sinsi şeytanın vesveseleri sebebiyle… Çocuklar babalarına karşı düşmanlık besler, dağılan aileler, suçlar, aptallıklar, günahlar… Bir genç kızın ayağı kayar ve namuslu bir kadından bir hayat kadınına dönüşür. Bunlar da şeytanın vesveselerindendir. Her türlü kötülük, her türlü günah bunun sayesinde işlenir. Şeytan hep hazırdır.
﴾ الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6) ﴿
“insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın”
[ Nas Suresi ]
Arkadaşın sana şimdi namaz kılma dese, namazda ne var? İşte o şeytandır, ama insandan şeytandır. Bir insandan şeytan vardır, bir de cinden şeytan vardır. Mesela ilacın etki süresi bitmiş ama o tarihi değiştirmesini söylüyor ve eczacı ilacın son kullanma tarihini değiştiriyor ve satıyor. Faydası olmayacağını düşünüyordu ama bu ilaç artık zarar veriyor. İçeriğindeki maddeler zaman aşımına uğrayınca ilaç zehirli hale dönüşüyor.
Şeytanın vesveseleriyle meydana gelen milyonlarca sorun var. Bazen sahtecilik, bazen hile… Bu sebeple birisi sana yanlış bir şey söylerse ona de ki sen şeytansın. Eğer aklına yanlış bir şey geliyorsa bil ki o cinden şeytanın işidir. Yani akla gelenler cinden şeytana, sözlü söylenenler ise insandan şeytana ait vesveselerdir.
﴾ الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6) ﴿
“insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın”
[ Nas Suresi ]
Şimdi altmış ton taşıyabilen otuz metre yükseklikte bir vinci boş bir kutuyu taşımak için getirmek mantıklı mıdır? Eğer altmış tonluk bir vinç getiriyorsan altmış ton ağırlığında taşınacak bir malın olmalıdır.
Neyden Allah’a sığınırım? Vesveselerden, hayır, arkasında günah olan vesveselerden, ardında Allah’tan uzaklaşmaya vesile olacak şeyler barındıran, zina, haram mal, sapkınlık, evde huzursuzluk yaratacak şeyler, aile arası ayrılık getirecek, ticarette aldatmaya sebep olacak şeyler barındıran vesveselerden…
Mesela kanserojen madde koyabilirsin, değeri olmayan etkisini yitirmiş bir gıda maddesi koyabilirsin ve bunları fabrikalar satın alır. Sonra da orada üretildiğini söylerler, kendilerini uyanık zannederler, bir malı değerinin yarısı fiyata alır ve satarlar. Böyle yapan bir fabrikada bu sıkıntı beş yüz bine mal olur veya kapanır. Peki burada zarar ettiren kimdir? Sana tarihi geçmiş ürünü sattıran vesveselerdir. Daha sonra gerçekler ortaya çıkar.
İşte bu vesveseler çok tehlikelidir. İnsanı istiazeye götürür. Sen insanların Rabbine, insanların malikine, insanların ilahına sığınırsın, bu basit bir şey mi? Hayır, Yeryüzündeki her şerrin temelinde vesvese var, düşünce var, kötü olan her fiilin temeli düşünceye dayanır ve şeytandan gelir. İnsan şeytanla beraber de olabilir, Rahman ile beraber de olabilir. Rabbani de olabilir, şeytani de… Rahmani ya da şeytani de olabilir. Mümin Allah’a sığınır, insanların Rabbine, insanların ilahına, insanların sahibine tüm vesveselerin şerrinden sığınır.
Milyonlarca günah işlersin, kimse seni zapt edemez. Doktor sana on iki tahlil yapman gerektiğini söyler. En zeki hasta bile o doktorun işgüzarlığını anlayabilir mi? Asla… Senin on iki tahlile ihtiyacın var, bu seninle laboratuar arasında bir durum… Bir mühendisin her şey ortaya çıktıktan sonra demir çubukları çekmesi mümkündür, bir avukatın müvekkilinin davayı yüzde yüz kazanacağını veya kaybedeceğini söylemesi mümkündür ama bunu bilemez… Vesvese çok tehlikelidir. Vesvese sana haram yedirir, büyük günaha sevk eder, eşlerin arasını ayırır, ortaklıkları bozdurur. İnsanların ahmaklıklarının temelinde hep vesveseler vardır, bunlar sinsi şeytanın vesveseleridir. O zaman o şeytandan Allah’a sığınırım de!